1 Haziran 2025 Pazar

“DUR, DİNLE! HEP KONUŞURSAN, HİÇBİR ŞEY DUYAMAZSIN…”

 

Sevdiğim bir kızılderili atasözü der ki;

“Dur, Dinle! Hep konuşursan, hiçbir şey duyamazsın.”

Çoğu zaman karşı tarafın ne söylediğini veya söylemek istediğini anlamak için dinlemek yerine, ilk duyduğumuz kelime üzerinden tahmin yürüterek cümleye girip ya da konuyu anlamadan bazı çıkarımlar yaparız. Hâlbuki iletişimin sessiz gücü ve en önemli bileşeni, dinlemektir.

Dinlemenin etkin olmadığı durumlarda, sağlıklı bir iletişimden söz edemeyiz. Dolayısıyla karşı tarafın ne dediğini doğru anlamak için, iyi bir dinleyici olmak gerekir.

İletişimde dinlemek neden önemlidir?

İletişim, duygu, düşünce ve bilgilerin aktarımında en önemli faktördür. Ancak anlaşılabilir ve anlamlı olabilmesi için “dinlemeyi bilmek” önemli bir adımdır.

Dinlemek duymak ve susmaktan öte, verilen mesajı anlamak ve doğru değerlendirmeyi yapabilmek için önemli bir unsurdur. Sadece tek taraflı olarak konuşmak monologdan öteye gitmeyeceği gibi herhangi bir iletişim olmayacağı için, öğrenmenin yollarını da kapatır.


Etkili dinlemek için neler yapabiliriz?

·       Odaklanmak: Duyma ve cevap verme hazırlığına girmekten ziyade odaklanarak önyargısız olarak dinlemek, anlamada ve iletişimin kalitesinde etki yaratır.

·       Empati kurmak: İyi bir dinleyici olmak sadece sözcükleri duymanın dışında, duyguların da fark edilmesini sağlar. Empati ile kurulan bir iletişim, duygu ve düşüncelerin aktarılmasında şeffaf, samimi ve güven ortamının oluşmasına da katkı sağlar.

·       Beden diliyle desteklemek: İletişimde, beden dilinin önemini anımsarsak % 60 oranında etki ettiğini vurgulamış oluruz. Dikkatimizi verip göz teması kurarak, beden dilimiz ile anlatılanı duyduğumuz bir duruş sergilememiz iletişimin güçlenmesini sağlar.

·       Yargılamadan dinlemek: Duyulanların üzerinden hemen analiz etmeye, tavsiye (akıl) vermeye, eleştirmeye veya çözüm üretmeye geçmek yerine, öyle durumlar vardır ki sadece dinlemek gerekir. İnsanlar belirtilen reaksiyonların yerine, bazen anlaşılmak ister.

 

Dinlemenin etkin olmadığı bir durumda iletişim eksikliği yaşanmaktadır.

 Sağlıklı ve dengeli bir iletişim sadece konuşmayı değil, aynı zamanda dinlemeyi, anlamayı ve anlaşılmayı da gerektirir. Mesajın doğru algılanması, yargılardan uzak, saygı ve güvenin yarattığı bir zeminde ilerlemek daha başarılı sonuçlar ortaya çıkarır.

 





12 Nisan 2025 Cumartesi

YENİ BAŞLANGIÇLARIN SESSİZ GÜCÜ

 

BETWEEN JOBS & HİKÂYE DEVAM EDİYOR

Kısa bir süre önce çıktığım yurt dışı seyahatimde sıkça duyduğum bir ifade dikkatimi çekti:

“between jobs”

Sadece iki kelimeden ibaret gibi görülen bu kavramın arkasında yatan birçok detay, beni üzerinde düşünmeye sevk etti ve bu konuya bloğumda da yer vermek istedim.

Türkçeye çevirdiğimizde “işler arasında” olarak tercüme edilen bu ifade; kariyerinde iki iş arasında bulunduğu yani bir işten ayrıldıktan sonra, yeni bir işe başlamadan önceki arada bulunan dönemi tanımlamak amacıyla kullanılıyor.

İlk duyulduğunda kulağa sadece “işsizlik dönemi” olarak gelse de, eylem olarak “işsizim” ifadesini kullanmak yerine, iki iş arasındaki dönemde olma durumu olarak değerlendiriliyor.

İşten ayrılma sonrasında yeni bir iş arama sürecinde iken ve yine bazı nedenlerden dolayı kendi isteğiyle kısa bir ara verme niyetinde olma halini de, bu döneme dâhil edebiliriz.

Bu sürecin içerisinde iken durup düşünmek, değerlendirmek, gelişmek, yeni fırsatlar için kariyer yolları çizmek ve bir dönüşümle beraber kendini yeniden keşfetme isteği için eşsiz bir zaman dilimi olabilir.

Bu dönemde yeni eğitimler almak, trendleri takip ederek güncel olmak, okumak istenilen kitaplara daha fazla ağırlık vermek, yeni beceriler kazanmak, üretmek ve en önemlisi de kendini hatırlamak ile birlikte potansiyelini keşfetmek gibi tercihler de, bu yöndeki kazanımlar arasındadır.

Ve bu bir son değil sadece geçici bir durak olmakla beraber bu durağın nasıl değerlendirildiği ve bir sonraki durağın da belirlenmesine yönelik rotayı oluşturması açısından önemli bir araç olmaktadır.

Kariyer danışmanlığı yaptığım bazı adaylardan aldığım geri bildirimlerde; yeni fırsat alanları yaratmak üzere iş bulmadan kendi isteği ile bir önceki işinden ayrılma tercihlerinin, bazı mülakatlarda farklı değerlendirildiği ve elenme sebebi olduğunu belirtmeleri oldukça düşündürücüydü.

Bir ik profesyoneli olarak, bu konudaki yaklaşımım tamamen pozitif yönde. Bazı aday cv’lerinde yer alan ve pasif görülen dönemlerin “kariyer boşluğundan ziyade” bazen dolu bir anlam içerdiği de unutulmamalıdır.

“Neden iş bulmadan ayrıldın?” diye suçlamaktan ve önyargı ile yaklaşmaktan öte, oradaki durumu anlamak ve belki de bir potansiyeli, doğrudan gözden kaçırmamak için bir fırsat yaratabilir.

 





7 Şubat 2025 Cuma

SUÇLU DEĞİL, ADAY ARANIYOR!

 

Mülakatlar çeşitli soru ya da tekniklerle, ilgili pozisyonlar için gerekli yetkinliklerin ölçüldüğü ve uygun adayların seçildiği, uçtan uca yönetilen bir görüşme sürecidir.

Bu doğrultuda gerekli olan, pozisyonun yetkinliklerini destekleyecek olan tüm değerlendirmelerin yapılmasıdır.

Şirket kültürüne uyum ile birlikte, adayın kariyer hedefiyle örtüşen organizasyonlarda görev alması beklenen başarıyı da beraberinde getirir.

Çoğunlukla birçok adaydan duyduğum ve bazen de gözlemlediğim bir konu üzerinde durmak istiyorum;

·        İlk dakikadan itibaren, “Neden ayrıldın?”

·        Eviniz buraya çok uzak!

·        Cv’ne bakıyorum da, çok iş değiştirmişsin?

·        Ben hala, senin neden ayrıldığını/ayrılacağını anlamadım?

·        Başarıların zaten cv’de yazıyor, sen olumsuzluklarından bahset!

·        Sen, bizim sektörde de durmazsın! vb.


 

Mülakatın tümüne yakın bir süreyi bu tür bir yaklaşım ve izlenimlerle sorgulamak/suçlamak ve bu sorular üzerinden referans alarak tüm kariyer hayatındaki süreci yorumlamak, bazen “potansiyelin” gözden kaçırılmasına neden olabilir.

Adayda bıraktığı motivasyon kaybı, yaşatılan kötü aday deneyimi ve kurumu temsilen hafızada bıraktığı olumsuz itibar, “markayı” da zedeler.

Mülakatlarda “rol üstünlüğü” değil, “rol ayrımı” vardır.

Mülakata gösterilen özen ve önem, o şirketin kurumsal itibarı için önemli bir detaydır.

Adayın, kariyer hedefiyle başvurduğu pozisyonun niteliklerine uyumunu anlamaya yönelik uygun sorular yöneltmek ve değerlendirme yapmak gereklidir.

Daha çok yetkinliklerini, kişisel hedeflerini ve potansiyelini ortaya çıkartacak bir süreç üzerinden ilerlemek; daha sağlıklı bir iletişim, ölçülebilir kriterler, çalışılmak istenilen bir şirket algısı, kurumsal marka itibarı ve işveren markası açısından hafızalarda pozitif bir duygu bırakır.